MANŞET SOKAK YAZILARI

Dünden bugüne Alanya – Yusuf Yavuz

Yarım asırda tüketilen bir Ortaçağ kenti…
Akdeniz’in en güzel kentlerinden biri olan Alanya, binlerce yıllık geçmişin sırlarını taşıyor…

Kilikya kıyılarını haraca kesen korsanlardan, Roma ve ardılı Bians’ın gösterişli günlerine, Arap istilalarından Türkler’in fethine uzanan öyküsünde, eski adı ‘Kalanoros’ olan kentin son Hristiyan derebeyi Kir Fard’ın kızı olan Hunat Hatun’dan, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a, tasavvuf şiirinin kurucusu Kaygusuz Abdal’dan Memlük sultanlarına, Karamanoğullarından Rum prenseslere, Ermeni taş ustalarından Türkmen demirci ustalarının sırlarını sakladı durdu…
1961 yılında Anadolu arkeolojisinin büyük annesi olarak anılan Machteld J. Mellink’in Alanya Kalesini ziyaret ettiği sırada çektiği üstteki fotoğraf, kale ve çevresinin Ortaçağ’dan buya özgünlüğünü aşağı yukarı koruduğunu gösteriyor. Geride, bugün beton blokların işgalinde olan Kestel ve Mahmutlar kıyıları narenciye ve muz bahçeleriyle kaplı…
Alttaki fotoğrafı ise aynı açıdan geçtiğimiz hafta çektim… Kale ve çevresinde sadece ağaçlar ve yapılar büyümüş. Arka planda görülen ve çok değil yarım asır önce bahçelerin ve kilometrelerce kumsalın yer aldığı o eşsiz kıyı şeridi adeta betona bulanmış…
Her kültürden insanın binlerce yılda ürettiği incelikli yaşam pratiği, son 50 yılda parçalanıp yok edildi…
Alanya kalesinden görünen manzara, bu zamanın zihniyetinin o çok eleştirilen ve negatif benzetmelerle anılan Ortaçağ’ın bile gerisine düştüğümüzün resmidir…
Çünkü bu büyük betonarme çağından geriye insanlığın yolunu aydınlatacak tek bir umut kırıntısı kalmayacak…

Kaynak: Yusuf Yavuz

Benzer Yazılar