EMEK

Şok Market eve servisi kabul etmeyen çalışanını işten çıkardı

Antalya Sokakları- Antalya’nın Manavgat ilçesinde yaşayan Sanat tarihi öğretmeni, Şok Market işçisi olarak çalışıyordu, evlere servise çıkmayı reddedince işten çıkarıldı.

Sanat tarihi öğretmeni olan B.S,beş buçuk aydır çalıştığı Şok Market’te, koronavirüs salgını sürecinde evlere servisi kabul etmediği için işten atıldı. Salgın sürecinde iş yoğunluğunun iki katına çıktığını, evlere servis uygulamasını kabul ettiklerinin yazıldığı belgenin kendilerine usulsüz olarak imzalatıldığını belirten B.S, “Bu yönde mağdur olan arkadaşların sesi olmak ve belki onlar için bir şeyler değiştirebilirim diye mücadele etmeye devam edeceğim” dedi

Sendika.org’a verdiği röportajda, B.S işten atılma sürecini, salgın öncesi ve sonrası çalışma koşullarını anlattı.

“BEN SANAT TARİHİ ÖĞRETMENİYİM”

Bize biraz kendinden bahseder misin?

2013 yılında üniversiteden mezun oldum. Sanat tarihi öğretmeniyim. Ancak atanma konusunda kontenjan sayıları belli, sanat tarihi öğretmeni olarak yıl içerisinde 1-2 kişi anca alıyorlar. Kadrolar çok sıkıntılı zaten atanma gibi bir umudum yoktu. Bununla ilgili çok çabalamadım. 2014’ten beri özel sektörde birçok işte çalıştım. Müşteri temsilciliği yaptım. Müşteri hizmetleri hattında eğitmenlik yaptım. Market sektöründe ilk olarak BİM’de bir yıl kadar çalıştım. Daha sonra şehir değişikliği durumu olunca Şok’un Manavgat’taki şubelerinde çıkarılana kadar beş buçuk ay kadar çalıştım. Aslında bu sektörde çalışmak istemiyordum. Ben sanat tarihi öğretmeniyim. Market sektöründen önce çalıştığım işlerden gayet memnundum ve hayatımı bu şekilde sürdüreceğimi düşündüm ancak bu sektöre girince Şok Market’teki durumlarla karşılaştım.

Salgına kadarki süreçte Şok Market’teki çalışma koşullarınız nasıldı?

Bu tarz marketlerde çalışma koşulları hemen hemen aynıdır; en az personelle -bu 3 ya da 4 oluyor- bütün işi yapma. Bunun içinde reyon, kasa, temizlik, ofis işleri, mal sevkıyat işleri, ürünleri mağazaya yerleştirme gibi birçok işle uğraşıyorduk. Yoğun ve yorucu bir iş açıkçası. En az kişiyle ne kadar çok iş yaparsak o kadar iyiydi. Az sayıda personelle yetişmeyen işler konusunda ise sürekli uyarı ve baskı da söz konusuydu, bunu kimse inkâr edemez. Genel olarak bizim mağaza 4 kişiydi. Hepimizin haftada bir gün izni vardı, yani haftanın 4 günü 3 kişiyiz ve bu 3 kişi bütün işleri yürütmeye çalışıyor. Eksikler konusunda da sürekli bir mobbing var. Mesela son kullanım tarihi geçmekte olan ürünleri fire olarak yazınca mağaza müdürleri “Yukardan tepki geliyor” diyor. Bundan çekinenler de kendi cebinden ödüyor.

“İLK 10 GÜN KENDİ ÇABALARIMIZLA ÖNLEM ALDIK”

Koronavirüs salgını sonrası çalışma koşullarınız etkilendi mi? Salgın karşısında önlemler alındı mı? İşten atılma sürecine kadar neler yaşadın?

Salgın sonrası çalışma koşullarımız etkilendi. İnsanlar stok yapmak için çok fazla alışveriş yapmaya başladılar. Salgının başladığı ilk günlerde normalden iki kat daha fazla daha yoğun çalışmaya başladık. Sizin de sosyal medyadan ya da yaşantınızdan görebildiğiniz kadarıyla marketlerde ürün bulamama, sürekli müşteriye cevap verebilme, gelen malı hemen açıp müşteriye sunabilme mücadelesi gibi birçok şeyle iki kat çalıştık. Bizim mağazanın cirosu 10-12 bin lirayken 25-26 bine, diğer mağazalarınki 20 binken 40 bine çıkmıştı. Bunu da yine çok az personelle yaptık. Herhangi bir destek durumu olmadı.

Salgın karşısında ilk etapta herhangi bir önlem alınmadı. Biz cebimizden verdiğimiz parayla eldiven almaya başladık. Mesela kasada çalışırken 20 dakikada bir elimi yıkamam imkânsız, çünkü benim yukarı çıkmam için diğer çalışanın kasaya gelmesi lazım ki ben elimi yıkayayım. Daha geçtiğimiz hafta maske ve dezenfektan geldi. Salgının belki de 10’uncu ya da 15’inci gününde. Kolonyayı bile kendimiz aldık. Markete dahi kolonya gelmiyordu, bulamıyorlardı. Yani ilk 10 günlük süreçte biz kendi çabalarımızla bir şeyler yaptık. Mağazanın temizliğine dikkat ediyoruz tarzı bir reklam yapıldı, alışveriş arabalarının temizliğine vs. Bu yoğunlukta mağazanın müşteri sayısı iki katına, cirosu iki katına çıkmışken ve mağazada sabah iki kişi, akşam iki kişi olduğunu düşünürsek sizce ne kadar temizlik yapılabilir? Herhangi bir şekilde temizliğe ayıracak vaktimiz yoktu. Zaten müşteri ile ilgilenip yeni gelen malları açıp müşteriye sunmak haricinde yapabileceğimiz bir iş yoktu.

“EVLERE SERVİS UYGULAMASI BİZE USULSÜZ OLARAK İMZALATILDI”

İşten atılma sürecine gelince… Geçen hafta itibariyle “Cepte Şok” uygulamasını hayata geçirdiler ve siparişe giden personellerin, poşetleri verirken müşteri ile fotoğraf çekmesini ve WhatsApp iş gruplarından paylaşmasını istediler. Kadın personeller evlere gidemeyeceklerini, güvenilmez ve korunaksız olduğunu, COVID-19 tehlikesinin olduğunu söylediler. Ama onlara bölge müdürünün kendilerine eşlik edeceği ve bu uygulamaya imza attıkları söylenerek ikna edildiler. Tabii burada insanların işlerini kaybetme korkusu da var, malum salgın dolayısıyla iş bulamama durumu söz konusu.

Evlere servis uygulamasının bize usulsüz olarak imzalatıldığını düşünüyorum. Çünkü yaklaşık iki ay önce bizlere “Paye Kart” adında bir yemek kartı vereceklerini, artık maaşımıza yemek parası yatmayacağını ve yemek paramızın bu karta yatacağını söyleyerek bu konuyla ilgili bir muvafakatname imzalamamızı istediler. Bunu aceleye getirdiler. Ayaküstü “Paye Kart”ı anlatıp hemen imzalamamızı yoksa yemek paramızı yatıramayacaklarını söylediler. Bununla ilgili bölge sorumlusu “Benim hepinize tek tek tebliğ etmem söz konusu değildi, imza atmanız benim için yeterliydi. O yüzden imza attırdım deyip” geçiştirdi son aşamada. Buradaki maddelerden biri de evlere servisin ilk sözleşmemize ekleneceği yönündeymiş. Okuma fırsatımız olmadı. Ama ben Şok Market içerisinde çalışan hiç kimsenin bundan haberdar olduğunu düşünmüyorum, en azından benim tanıdığım 5-6 kişinin kesinlikle haberi yok. Zaten sosyal medyadan bana ulaşan insanların da hiç haberi yok. Bana sordukları tek şey de “Avukatlarınız size bu şekilde bir imzalatmanın işi değiştireceğine dair bilgi veriyorlar mı?” şeklinde.

“HA SÜRESİZ ÜCRETSİZ İZNE ÇIKMIŞIM HA BU SALGINDA İŞİMDEN OLMUŞUM”

Bizim mağazaya sipariş gelince, ben mağaza personeli olduğumu ve görev tanımımda bunun olmadığını, virüs dolayısıyla tehlikeli olduğunu belirterek kuryelik yapmayacağımı söyledim. Bölge müdürü savunmamı aldı, tutanak tuttu ve o gün imzaladığımız yemek kartı olayının içeriğinde bu maddenin de olduğunu söyledi. Bana iki seçenek sundular: Süresiz ücretsiz izin ya da hakkımda yasal işlemin başlatılacağı. Ben de ücretsiz izni kabul etmedim, ha süresiz ücretsiz izne çıkmışım ha bu salgın sürecinde işimden olmuşum. Çok fark eden bir durum yok, her şekilde geçimimi sağlayamayacağım. O yüzden ben yasal işlemin başlatılmasını istedim. Yasal işlem başlatıldı ve iki gün sonra da tarafıma iş hakkımın feshedildiğine dair bir kâğıt gönderildi, imzalamam istendi. Beş buçuk aylık bir çalışanım, haklarımı da açıkçası bilmiyordum. Yanlış bir maddeyle beni işten çıkarmışlar sanırım, avukatların anlattığı o. 25/2* bu durumla alakasız bir maddeyle iş çıkışımı verdiler benim.

“MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİM”

İşten çıkarıldınız ve salgın sürecinde “Evde kal” çağrıları var. Şimdi ne yapacaksınız?

Önce arabuluculuğa sonra da iş mahkemesine gideceğiz. Bu süreçte bu durumla ilgili Şok’ta çalışan arkadaşlar bana ulaşıyorlar. Onlara belki bir faydam olur diye bu yönde çalışmaya devam edeceğim. Malum şu an kendime bir iş bulacağımı sanmıyorum, zor, çünkü birçok yer kapandı ama yine de işsizlik maaşı alamayacağım için iş arayacağım. Manavgat’ta yaşıyorum. Turizm sektörü de bittiği için insanlar çok zor durumda burada. Marketler ve eczaneler dışında açık olan bir yer yok. Ama bu mücadelenin peşini bırakmayacağım. Bu yönde mağdur olan arkadaşların sesi olmaya devam edeceğim. Benim herhangi bir kazancım olmayacak ama en azından sorumlulukları yüzünden ses çıkaramayan, boyun eğen arkadaşlara bir ses olur. Belki onlar için bir şeyler değiştirebilirim diye mücadele etmeye devam edeceğim.

Haber: Sendika.org / Aysun Gençtanır

Benzer Yazılar