Antalya Sokakları – Birleşik Haziran Hareketi tarafından Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda Laiklik konulu panel düzenlendi. CHP Milletvekili İlhan Cihaner ve Birgün yazarı Ali Murat İrat’ın konuşmacı olduğu, Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayır’ın kolaylaştıcılığını üstlendiği panele çok sayıda Antalyalı katıldı.
Her iki konuşmacı da laiklik üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Murat İrat laiklik mücadelesinin tüm mücadele alanlarıyla ortaklaşmasının gerekliliğini vurguladı, İrat şöyle konuştu; “AKP yandaşı politika yapıyorsanız ahlak da politika da size göre sabitlenmiş durumdadır. Bugün gelinen bu noktada bütün bu pisliğin ortasında ortaya çıkarılan laiklik tartışmalarını başlatan İsmail Kahraman’ın sözleri tesadüf değildir. İsmail Kahraman bir projenin sadece heyecanını duymaktadır. Heyecanla, yapılması artık son hareket ve hamlelere kalan bir olayın müjdesini kendince vermiştir” dedi.
“DEVLETİN DİNDEN ELİNİ ÇEKMESİ GEREKİR”
“Bu tıpkı taşeron işçilere verilen müjde gibi içi boş bir yalandan ibarettir. Taşeron işçilerin kadroya alınmasının koca bir yalan olduğu nasıl ortaya çıkmıştı hepimiz biliyoruz. Aynen o şekilde burada da “özgürlükçü bir laiklik” adı altında laikliğin yeniden kurgulanacağı söylemi ifade edildi. Gelen tepkiler üzerine o sözler tekrar gözden geçirilmiştir. Özgürlükçü laiklik diye bir şey yoktur. Bu ülkede gerçekten gayrisünnilerin ezildiği, sünni ve hanefi mezhebinden olanların dışında ve onların da devlet eliyle bir sünniliğe evriltildiğini her zaman söyledik.
Devletin dinden elini çekmesi gerektiğini ifade eden İrat, devletin hiç bir dini gruba maddi yardımda bulunmaması gerektiğini belirtti.
“Bunun olduğu bir devletin laik olmadığını söyledik. Şimdi bazı aleviler “Cem evlerini tanıyın” camilere yapıldığı gibi elektriğini suyunu karşılayın demekteler. Devlerin cemevlerinden de camilerden de elini çekmesi gerekiyor. Alevi örgütlerinin bir kısmının bugünlerde başlatmış olduğu ve derinleştirmeye çalıştığı bu mücadele yanlıştır”.
“SAVAŞA KURBAN VERMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE DİLEĞİ İLE”
Konuşmasına anneler günününü kutlayarak başlayan İlhan Cihaner, “Doğusunda, batısında anneler çocuklarını bir türlü sonlandıramadığımız aptalca bir şiddetin kurbanı olup, olmayacakları kaygısıyla günlerini geçiriyorlar. Umuyorum ki savaşa kurban vermediğimiz bir ülkeyi hep birlikte kurarız” dedi.
Laiklik tartışmalarının başlamasına sebep olan İsmail Kahraman’ın açıklamasının AKP zihniyetinin hangi boyutlara ulaştığını görmek açısından faydalı bulduğunu ifade eden Cihaner; “Türkiye toplumunun önemli bir kısmı muhafazakardır, bizim sert bir laiklik mücadelesi vermemiz muhafazakar insanların desteğini almakta bizim işimizi zorlaştırır gibi bir yaklaşımla hareket edildi. Dolayısıyla laiklikle ilgili bazı adımlarda çekingen davranıldı. Bunun büyük bir hata olduğunu, ilkokul çağındaki çocuklara değerler eğitimi adı altında bir gerici eğitim verilmesiyle gördük.
Kuşkusuz 4+4+4 gibi kritik düzenlemelerde mücadele verdi Cumhuriyet Halk Partisi. Ama kritik bir çok kavşakta aynı hassasiyeti maalesef ki gösteremedi. Bu anlamda İsmail Kahraman’ın bu açıklaması son tahlilde hayırlı olmuştur diyorum. Hiç kimse bu ülkede laikliğe yönelik, ülkenin rejiminin gericileşmesine yönelik bir tehdit yoktur dememeli. Çok garip bir benzetmedir; kurbağayı yavaş yavaş ısınan bir suyun içerisine koyarsınız, kurbağa piştiğini bile farkına varmaz. Ama kaynar suya attığınızda kendisini can havliyle sudan atar” dedi.
“LAİKLİK MÜCADELESİNİN İLİŞKİSİNİ SOLLA SOSYALİSTLERLE KURABİLMELİYİZ”
“Ensar Vakfı olayı çerçevesinde ortaya çıkan çocuk istismarı rezaleti laiklik ve laiklik mücadelesiyle bağını çok güçlü bir şekilde kurmamız gerekir” diyen Cihaner şöyle devam etti, “Bizim verdiğimiz özellikle laiklik mücadelesinin solla, sosyalistlerle ilişkisini çok güçlü bir şekilde kurabilmeliyiz. Çünkü laiklik mücadelesi önemli bir süreç boyunca sadece Atatürkçülerin, Kemalistlerin mücadele alanıymış gibi algılanması da burada önemli bir sebeptir. Laiklikle ilgili önemli bir mücadele sürecinden geçiyoruz. Çünkü toplumsal muhalefetin çok çeşitli dinamikleri şu an da laiklik mücadelesi konusunda uzlaşmış görünüyorlar. Bunu heba etmememiz lazım. Yeni, güncelleşmiş Türkiye’nin temel meseleleriyle harmanlaşmış bir laiklik kavramlaştırmasını ele almış olduk ve bu mücadeleyi pratikte vermemiz lazım”.
