MANŞET SOKAK YAZILARI

Boğaçayı göletinin akıbeti tartışılmalı – Av. Mustafa Şahin (Körfez Gazetesi)

Antalya Büyükşehir Belediyesi, Boğaçayı’nda ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözümü için bilim insanları, meslek odaları ile değerlendirmeler yapıyor.

Anlaşılan o ki “bir deli bir kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramaz…” benzeri bir durum söz konusu.

Kamu kaynaklarının fütursuzca israf edilerek dere yatağına yapılan Boğaçayı göletinin öyküsünü bilmeyen kalmamıştır.

Çok kısa olarak diyebiliriz ki, Türel Yönetiminin dere yatağı boyunca imara açtığı alanlara ek bir güzellik olsun, rantları bol olsun amaçlı, önce dere içinde yat limanı yapacağım diye tutturduğu hayal tacirliği, kentin sırtında bir kambur olarak bırakıp gittiği bu gölet ile son bulmuştu.

Türel Yönetimi, kendisi için prestij meselesi yaparak inatla sürdürdüğü Boğaçayı projesi ile dere yatağına liman yapamadım bari gölet yapayım seviyesine düştüğünde, doğal olarak yöneticilik seviyesi de bir hayli diplere vurmuş durumdaydı

Zira o vakte kadar piyasaya sürülen renkli liman görüntüleri, Fransa emlak Fuarları, ABD menşeili global emlak ve inşaat şirketleri, Katar Emirleri, yandaş bilim adamları ile al gülüm ver gülüm seansları, gösterişli toplantıları, gerçekleri saptıran açıklamaları hiç olmamış gibi, bu gölet düzenlemesini de aynı yol ve yöntemlerle laf kalabalığı içinde  kamuoyuna sunmuştu…

Boğaçayı dere yatağında yaşananlar, hiç kuşku yok ki yöneticilerin ve mülk sahiplerinin rant düşkünlüğü ve rant kollayıcı tutumları nedeniyle “alışmış kudurmuştan beterdir” deyimine hak verdirecek kadar yanlışlar, hatalar ve inatlar zinciri halinde bugünlere kadar geldi.

Öyle ki daha başlangıçta dere yatağının asgari 350 metre genişliğinde olması gerektiği tespit edildiğinde, bu hayati sınır hiç uygulanamamıştı. Onun yerine önce 300 metre, sonra 260 metre ve şimdilerde gölet kenarlarında gerçekleştirilen düzenlemelerle 200 metrelere kadar düşürülen Boğaçayı dere yatağı genişliğinde yaşanan bütün taşkınların, ölümlerin, maddi ve manevi zararların sorumluluğunu takdir-i ilahiye bağlanmaması gerektiğini herhalde öğrenmiş olmamız gerekiyor. Her kış, son bilmem kaç yılın en yoğun yağışı, fırtınası gibi resmi açıklamalar yapılması kimler için tatmin edici olur bilinmez ama hepimizin fena halde aptal yerine konulduğumuzdan hiçbir kuşku duyulmamalıdır.

Daha 20 yıl dolmadan olması gereken genişliğinden 150 metre daraltılmış bu dere yatağı her kış boğa gibi denize taşıdığı yağmur suları ve rüsubatıyla kendisinden gasp edileni geri almanın yollarını arıyor…

Bütün bu gelişmelere rağmen Türel Yönetimi ve ASAT, Boğaçayı dere yatağında sözde “taşkın önleme ve rüsubat kontrolü” amacıyla dere yatağının 1.5 metre kazılacağı ve bunun maliyetinin 21 milyon TL olacağını açıklayarak gölet işine koyulmuşlardı.

Gelin görün ki son günlerde basına yansıdığı kadarıyla bu göletin maliyetinin 131 milyon + KDV olduğu açıklandı.

Üstelik Türel Yönetiminin Boğaçay için gömdüğü kamuya ait bu maliyet bedeli daha bir yılını doldurmadan heder olmak üzere…

Zira, bilim insanlarının açıklamalarına ve yapılan tespitlerin sonuçlarına göre,  1.5 metre değil de 4-5 metreye kadar kazıldığı belirlenen dere yatağından yüzeye çıkarılan yeraltı suyunun dibinin daha şimdiden rüsubat ile büyük oranda dolduğu, sucul bitkilerle kaplandığı; yüzeyinde ise yosunların çevreyi sarmaya başladığı, durgun suyun tehlikeleri, besin kaynağı olan rüsubattan yoksun bırakılan kıyı şeridinin erozyonu, daraltılan dere yatağındaki taşkın riskleriyle;           Böcek yönetimi, Türel yönetiminden her yaz kokmaya aday, her kış patlamaya hazır, o nedenle her yıl aynı masrafları kamu bütçesinden karşılamak zorunda olacağı, çok geniş alanda tesirli saatli bomba teslim aldığına hiç kimsenin kuşkusu olmaması gerekir.

En baştan itibaren Boğaçayı göletinin kıyı erozyonuna neden olacağı ve taşkın önleme gibi bir önceliği olmadığı herkesin malumuydu. Üstelik göletin Anayayasa’ya, Kıyı Yasasına, Büyükşehir Belediyesinin, ASAT’ın ve DSİ’nin bağlı olduğu özel yasalara ve düzenlemelere aykırı olarak yapıldığı da tartışmadan uzak bir konuydu.

Kimlerin görevlerini kötüye kullandığı, kimlerin kamu zararına neden olduğu da belliydi.

Bütün bu olgular ve tespitler ortada iken ve seçimden önce bu proje ile ilgili olarak kamu yararına aykırı olduğu açıklamaları yaprak işbaşına gelen şimdiki yönetimin “Yönetimde süreklilik”, “eskiye takılıp kalmamak” gibi söylemlerle yanlışa, hukuksuzluğa, doğa katliamına çanak tutar bir konumda olmasını acaba kim istemektedir? bu tutum kimlerin işine gelmektedir ? Eski yönetim ile aynı tarzı sürdürmenin kime ne yararı olacaktır ?

Hiç kuşku yok ki rant yaratma ve çevresini zenginleştirme uğruna kamusal alanları, kamu bütçesini tarumar eden AKP zihniyetine karşı tutum almak üzere yönetime gelenlerin göstermesi gereken hassasiyetleri, izlemesi düşünülen yol ve yöntemlerinin neler olması gerektiğini tartışmak bütün duyarlı ve toplumcu çevrelerin öncelikleri arasında olmalıdır.

O nedenle Boğaçayı göletinin akibeti hakkında kamuoyunun tartışmaya dahil edilmesi ve aşağıdaki soruların cevaplarının kamuoyu ile paylaşılmasının sayısız faydası bulunmaktadır.

Soru 1-Böcek Yönetimi bu göleti kamu yararına gerçekleştirilmiş bir düzenleme olarak görmekte midir ?

Soru 2-Bu göletten çıkarılan ve sahil şeridinin beslenme kaynağı olan rüsubatın akibeti ne olmuştur ? 470 bin metre küp kazıldığı belirtilen rüsubat nerede kullanılmıştır ?

Soru 3- Bu göletin her yıl dolması, yosun tutması ve neden olacağı zararların iyileştirilmesi için her yıl düzenli olarak kamu bütçesinden ne kadar harcama yapılması gerekecektir ?

Soru 4- Kıyı erozyonu ve taşkın önleme konularında ek tedbir maliyetleri ne olacaktır?

Soru 5- Bu göletin neden yapıldığı ve işlevselliği ile neden olduğu ve olacağı zararların karşılaştırılması yapılmadan kamu yararı / kamu zararı hesabı yapılması mümkün müdür ?

Mümkün değilse, işlevsiz ve sürekli zarar kaynağı olacağı aşikar olan bu düzenlemede, bu durum biline biline kamu bütçesinin tüketilmesi, kamu kaynaklarının menfaat çevrelerine transferinin bir başka versiyonu olmayacak mıdır ?

Soru 6- Boğaçayının rekreasyonu ve kent estetiğine uygun düzenlemesi, dere yatağının doğal yapısına zarar vermeden, rüsubat akımı engellenmeden, taşkın önleme tedbirleri göz ardı edilmeden gerçekleştirilmesi mümkün değil midir ?

Sorular, cevaplar açıklıkla ve içtenlikle ortaya konulmalıdır… Tartışma ve değerlendirmeler  kamuoyunun önünde ve ilgili bütün çevrelerin katılımı ile yürütülmelidir.

Ekolojik yapıya, kamusal çıkarlara yararı olmadığı ortada olan Boğaçayı gölet düzenlemesinin kamuoyu önünde tartışılması her şeyden önce “kenti birlikte yönetmek” hedefine katkı sağlar.

Yönetimlere kendilerinin acz içinde hissetmemelerini sağlar, kentin ihtiyaçlarının birlikte değerlendirilmesini, kente ait olan kamusal alanların ve kamu bütçesinin kullanımında kentlilere söz hakkı tanınması kültürünün geliştirilmesini ve nihayet önceki yönetim ile fikren ve fiilen aynı yolda olunmadığını ortaya koyar…

O nedenle kent dinamikleri bu sürece müdahil olmalıdır.

Not: Av. Mustafa Şahin’in Körfez Gazetesinde yayınlanan köşe yazısından

Benzer Yazılar